27 Şubat 2010 Cumartesi

NEYE BAKMIŞTINIZ?

Hayatım boyunca, insanların;

Eğitimine değil, öğrendiklerine...

Anlattığına değil, manasına...

Yaşına değil, yaşadıklarına...

Söylediklerine değil, gösterdiklerine...

Tutkularına değil, arzularına...

Gururuna değil, onuruna...

Parasına değil, parasını nasıl harcadığına...

Dayanıklılığına değil, sabrına...

Gücüne değil, güçlü olduğu halde kullanmamasına...

Bilmediklerine değil, neyi bilmediğinin farkında olmasına...

Unuttuklarına değil, hatırladıklarına...

Düşündüklerine değil, dönüştürdüklerine...

Birey olmasına değil, başkalarıyla bir olabilmesine...

Suskunluğuna değil, sükunetine...

Hızına degil, istediğinde yavaşlayabilmesine...

Yaptığı iyiliklere değil, erdemlerine...

Mutsuzluıuna değil, umutlarına...

Hırslarına değil, azmine...

Hedeflerine değil, geldikleri noktaya...

Emeklerine değil, ne için emek verdiklerine...

Saflıklarına değil, temizliklerlne...

Baktım....

Koray Onur

16 Şubat 2010 Salı

GÖRECELİ KÖTÜLÜK DOKTRİNİ

insanların kendisini olumlaması için en güzel (!) malzemelerden biri... kişinin, diğerlerine kıyasla ahlaksız davranışlarının az olduğunu söyleyerek olumlar... kişi, "çok kötü değilim, hele hele diğerlerinin yaptıkları yanında ben çok ahlaklıyım." söylemi içerisine girer..

az ahlak ya da çok ahlak yoktur. ahlakın azı çoğu olmaz... ahlaksızlık ya da ahlaklı olmak vardır. bir olay karşısında ahlaksızlık yaptıysak ahlakı itmişiz demektir. çokluk ya da azlık kapsam dışı olur.

bu noktada ahlaklı bir insan olmanın imkansız olduğunu düşünebilirsiniz, ki bu doğrudur, ama bu gerçek bizim ahlaklı insan olma yolunda adımlar atmamıza engel teşkil etmez. her sabah koşuya çıkan biri, bunu dünya maraton şampiyonu olmak için yapmıyor olabilir, sadece daha iyi kondisyon için de yapıyor olabilir... bu yolda bir adım bile insanı farklı kılar.

15 Şubat 2010 Pazartesi

MANALI ve MANİDAR

manalı ve manidar aynı şeyler değildir. aynı şey için kullanılsalar bile farklı yönleri temsil ederler...

sanatsal bir örnek verelim, daha iyi anlaşılsın, gelecek nesiller daha bilinçli kullansın.

herhangi bir şarkı düşünelim.... mesela, kayahanın sarı saçlarından sen suçlusun'u (başka örnek mi bulamadık ya neyse.) olsun. şimdi bu şarkının kendi başına bir manası vardır... öyle uzay boşluğunda sarı saçlarından sen suçlusun, beni aşık ettin kendine falan filan gibi manası vardır... ama bir sarı saçlı manitaya bunu gönderdiğimiz vakit, manalı durumundan farklı bir mesaj taşır, sarı saçlı manitaya bunu göndermek, kendi manasından azade, manidardır aynı zamanda...

manalı ve manidar arasındaki en büyük ayrım tüketildiği andaki mesajın değişiminden kaynaklanır demek pekala mümkündür

9 Şubat 2010 Salı

BAĞLILIK ve BAĞIMLILIK

aralarında çok ince çizgi olan iki kavram adlı programımızın bir diğer bölümüne daha hoşgeldiniz sevgili okuyucular.

bu iki kavram arasındaki çizgi o kadar incedir ki, neredeyse çıplak gözle görülemez. bu ince çizginin inceliği kadar, iki kavram arasındaki fark da o kadar fazladır.

bağlılığın osmanlıcası merbutiyyet. bu kelime merbut kökünden geliyor ve bağlanmış, bağlı, ulaşmış, bitişmiş, ilişmiş, eklenmiş anlamlarına geliyor.

bağlılık, bilinçli bir süreçtir, neye nasıl bağlandığımızı seçeriz, yapmakta sıkıntı çektiğimiz şeyleri yaparken yoldaş ararsak birini seçeriz, ama burada kimseye mecbur olma yoktur. o olmasa da olurdu ama biz tercih ettik, ona bağlı olup, onunla birleşerek bu işi yapmayı seçtik.

bağımlılığın osmanlıcası, tabiiyyet. hani günlük hayatta kullanıldığı gibi "bir şeye tabi olmak". burada bilinç yoktur, dayatma ve boyum eğme mekanizmaları daha ağırlıklıdır. birilerine boyun eğdirmiş kişiler kendi "teba"larını kurarlar. o kişilerinki ise bağlılık değil bağımlılıktır.

bağlılık olumludur, ondan korkmamak gerekir, bilinç hep uyanıktır ve bağlı olmak, bağlanılan şeyi sorgulamamak demek değildir. korkutucu olan bağımlılıktır.

hayatta karşımıza bağlılığı bağımlılığa dönüşmüş, iş, arkadaş ve aşk ilişkileri sürekli çıkar ve bunları ayırtetmek en azından kendi hayatımız için önemli bir adımdır.