Eşyalar, etkinlikler arasında seçeneğin bol olması, hepimizin hoşuna gidiyor.
Peki seçeneklerin bolluğu gerçekten harika bir şey olabilir mi?
Değişik tatlarla bezeli bir restoran, aynı türden birçok markayı içinde barındıran bir süpermarket... Bunlar bize keyif mi veriyor peki?
Öyle gibi gözükse de, seçeneklerin fazlalığı en basit konuda bile bize çok zaman kaybettiren ve huzursuzluğa sürükleyen bir şey olabiliyor. Çünkü karar vereme yetimizin elimizden alınması, huzursuzluk ve kaygıyı arttıran en önemli etken.
İçinde bulunduğumuz, liberalizm taklidi yapan vahşi kapitalizm, seçeneklerin fazlalığını özgürlük yolunda en büyük adım olarak gösterirken, arasından hangisini seçeceğimizi dizayn ederek, arka plandan bizi tutsak ediyor. "Moda olan", " Popüler", "En çok satan", "En güvenilir" gibi tanımlamalarla bizi ince ince işliyor, biz ise her şeyi kendi tercihimiz sanıyoruz.
Bir illüzyonist sizin çekeceğiniz kağıdı bilemez, ama hangi kağıdı size çektireceğini bilir. Siz seçimi kendiniz yaptınız sanarak aslında illüzyonistin kuklası olursunuz ve onun becerisine şaşarsınız, günümüzde sistemin yaptığı da bundan farklı değil.
Sistemin bir diğer yönlendirme taktiği de, seçenekleri karmaşıklaştırarak, tercih etmenizi istediği seçeneği nispeten daha basit hale getirmek. Böylece kafanızın karışmasından kurtulmak için, bıkkınlık içinde, seçeneklerin en basitine yönelirsiniz. O sizin hiç işinize yaramayacak olsa bile... Bu duruma en iyi örnek ise GSM operatörlerinin kampanyaları: Eğer bir kampanyaya dahil olmazsanız, faturanız öyle karmaşık hesaplar yüzünden kabarıyor ki, hemen herkesin yaptığı gibi, hiç kullanmadığınız dakikalar, smsler olduğu halde, sırf "kafanız rahat etsin" diye düşünerek, fiyatı sabit kampanyalara boyun eğiyorsunuz. Ama sorsak, istediğimiz seçenekle konuşma özgürlüğümüz var. "Sürpriz faturaya son!" diyerek bize kampanyalarını satan bu operatörlere "Bu sürprizi bana babamın oğlu mu yapıyor, her ay bana sürprizle 'giren' faturayı gönderen yine siz değil misiniz?" diye sormak bile bu karmaşa içinde aklımıza gelmiyor.
Özgürlük gibi görünen tutsaklık, gerçek tutsaklıktan daha tehlikeli. Bu, bir çoklarının "çok büyük konforlara haiz" diye kıçını yaladığı, sistemin yaptığı da bu.
Koray Onur
Peki seçeneklerin bolluğu gerçekten harika bir şey olabilir mi?
Değişik tatlarla bezeli bir restoran, aynı türden birçok markayı içinde barındıran bir süpermarket... Bunlar bize keyif mi veriyor peki?
Öyle gibi gözükse de, seçeneklerin fazlalığı en basit konuda bile bize çok zaman kaybettiren ve huzursuzluğa sürükleyen bir şey olabiliyor. Çünkü karar vereme yetimizin elimizden alınması, huzursuzluk ve kaygıyı arttıran en önemli etken.
Bu kadar çok telefon varsa niye herkesin elinde bunlar var lan? |
Bir illüzyonist sizin çekeceğiniz kağıdı bilemez, ama hangi kağıdı size çektireceğini bilir. Siz seçimi kendiniz yaptınız sanarak aslında illüzyonistin kuklası olursunuz ve onun becerisine şaşarsınız, günümüzde sistemin yaptığı da bundan farklı değil.
Sistemin bir diğer yönlendirme taktiği de, seçenekleri karmaşıklaştırarak, tercih etmenizi istediği seçeneği nispeten daha basit hale getirmek. Böylece kafanızın karışmasından kurtulmak için, bıkkınlık içinde, seçeneklerin en basitine yönelirsiniz. O sizin hiç işinize yaramayacak olsa bile... Bu duruma en iyi örnek ise GSM operatörlerinin kampanyaları: Eğer bir kampanyaya dahil olmazsanız, faturanız öyle karmaşık hesaplar yüzünden kabarıyor ki, hemen herkesin yaptığı gibi, hiç kullanmadığınız dakikalar, smsler olduğu halde, sırf "kafanız rahat etsin" diye düşünerek, fiyatı sabit kampanyalara boyun eğiyorsunuz. Ama sorsak, istediğimiz seçenekle konuşma özgürlüğümüz var. "Sürpriz faturaya son!" diyerek bize kampanyalarını satan bu operatörlere "Bu sürprizi bana babamın oğlu mu yapıyor, her ay bana sürprizle 'giren' faturayı gönderen yine siz değil misiniz?" diye sormak bile bu karmaşa içinde aklımıza gelmiyor.
Özgürlük gibi görünen tutsaklık, gerçek tutsaklıktan daha tehlikeli. Bu, bir çoklarının "çok büyük konforlara haiz" diye kıçını yaladığı, sistemin yaptığı da bu.
Koray Onur