Bir odadasınız ve dışarıdan nal sesleri geliyor. Normal olarak, orada bir at olduğunu düşünürsünüz. Böyle düşünmenize kimse, saçmalık, demez. Diyelim ki, bulunduğunuz odaya girdim ve dedim ki, “Dışarıdaki at ne güzel değil mi?”. Benim bunu söylemem, gelen seslere bir de şahit eklenmiş olmasından dolayı, orada, henüz görmediğiniz bir at olduğu düşüncenizi pekiştirir ve bu fikre daha çok inanırsınız.
Tüm bu yaşadıklarınız, dışarıda bir at olduğu anlamına gelir mi? Maalesef, hayır. Bunlar sadece, dışarıdan gelen nal sesleri olduğu anlamına geliyordur. Dışarıdaki atın varlığıyla ilgili bir bilgi arayışı içindeysek yapmamız gereken bizzat dışarıya çıkıp atı görmek, ona dokunmak, ölçmek... Bilimsel bir bilgi ancak bu şekilde ortaya çıkar. Gözlemleme, ölçme ve deneme.
Şu halde, örnekle ilgili elimizde tek bir bilimsel bilgi var: Dışardan, nal sesleri geldiği. Bunun dışındaki tüm bilgi türleri inanç kapsamına girer.
Bir inanç ise, muğlak bir zeminde var eder kendini. Ön kabullerin alanıdır, inanç. Ön kabul, elbette bilimce de kullanılır ancak o düzlemde kalınmaz. Ön kabuller, bilimde ispata giden yolların çıkış noktasıdır. Ama bir inanç dizgesinde ön kabuller, sadece muğlak bir zeminde, salınır dururlar. Gerçeğin araştırılması için değillerdir, zaten inancın gerçekle bir alış verişi de yoktur, o zaten, “kabul eder”.
Bilim, kimsenin şahitliğine gerek duymadan, hatta tüm dünya tersini düşünse de sarsılmayacak verilerin peşindedir. Bu bakımdan bilim, en basit anlamda, bir gerçeklik arayışıdır. Ama elbette bilimsel gerçeklik...
Karl Popper |
O zaman, gerçeklik nedir? Gerçekliğin tanımını, Alaeddin Şenel bakın nasıl yapıyor:
Gerçeklik, bilgisi edinilecek nesnenin (olgunun, olayın), “özne” den bağımsız durumudur. Üzerinde “özne “ tarafından onun bilgisinin edinilmesini sağlayacak, onu etkileyip değiştirecek bir karışmada bulunulmasından önceki nesnel (öznenin algılamasına bağlı olmayan) varlığıdır.*
Bu tanım kendiliğinden, bir ispatın zorunluluğu durumu getiriyor. Bilimsel bilgiyi, diğer bilgi türlerinden ayıran en önemli özellik de budur. Ancak, ispat deyince hemen doğrulamak kelimesi akla gelmesin. Gerçi Popper'a kadar, bir şeyin doğrulanması, ispatın tek yolu olarak görülmekteydi. Popper ise bambaşka bir şey sundu: Ona göre, bir gerçeklik (bu noktada yukardaki tanımı hatırlayın), aynı zamanda yanlışlanabilir de olmalıydı.
Bilimin ispat yöntemlerinin dahi gelişmesi, ilerlemesi, hiçbir bulguyla bir mutlaklık bağı kurmaması, onun en nesnel yönü gibi gözüküyor. İnsan gibi bir varlığın, içinde yaşadığı Cosmos'u anlama çabasının en iyi yolu.
Mutlaklığı değil, gerçekliği arayarak, tüm yaşamı anlatan yegane olgudur, bilim.
Koray Onur
Ekim 2014
* Şenel, Alaeddin (Editör). 50 Soruda Bilim ve Bilimsel Yöntem. İstanbul, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder