2 Ağustos 2007 Perşembe

ALGIDA ALIŞMA



herkesin, bir çok kere başına gelmiş, herhangi bir duyu organına, uyarıcının aynı dozda sürekli olarak verilmesi durumunda vücudun verdiği bir tepkidir. kötü kokan bir yere girdiğimizde önce çok rahatsız olmamız ama bir süre sonra artık farketmememiz; yolda gündüz giderken bir tünele girdiğimizde önce birkaç saniye hiçbir şey göremeyip sonra oradaki karanlığa alışarak görme yetimizi, adeta, tekrar kazanmamız gibi örneklerle açıklanabilir.

tekdüze (monoton) olan her durumda algıda alışma devreye girer, zira tüm duyu organlarının çalışma prensibi, harekete bağlıdır, burada hareket derken, bir titreşimin hareketinden sözetmiyoruz, titreşimin dozundaki alçalma ve yükselmeleri kastediyoruz...

5 duyu organımız dışında beyinsel algılamamız da hareket ister... karşımızda sürekli aynı ses tonu ile konuşup, olayın canlandırmasını sesine hiç yansıtmayan birini bir süre sonra algılamaz hale geliriz. kişinin cümle içinde kurduğu harflerin titreşimleri farklı olsa da beynimiz bu enformasyonu tekdüze algılayarak iter...

makinalarla karşılaştırıldığında bir zayıflıktır bu, zira bir elektrik devresi, içinden geçen akımda en ufak bir değişim olmasa dahi o elektriği kusursuzca iletecek ve çalışacaktır. ama insan için bu geçerli değildir. fakat insanın algıda alışması ve tekdüzeliği algılamaması hayati bir rol oynamakta ve refleks denen şeyin köşe taşlarından birini oluşturmaktadır. ortamdaki değişimi, eğer önce alışmazsa algılayamayan insan, tarihin ilk çağlarından itibaren yokoluşa gidecekti.

insanı kusurların insan yaptığını gösteren çarpıcı bir örnek olması yönünden algıda alışma, bir anıt gibi durmaktadır.

Hiç yorum yok: