8 Eylül 2010 Çarşamba

TOPLUMUN KENDİNE YETENDEN DUYDUĞU KORKU

Toplum ve dinler, insanın kendi kendine yetebilmesinden her zaman korkmuşlardır. Bu yüzden de, kendi kendine, başkalarını umursama zorunluluğu hissetmeden bir şeyler yapabilenleri ya küçümsemiş, dışlamış ya da "günaha batmış" saymıştır.

Kendi kendine konuşana deli denmesinin; kendi başına, kimseye muhtaç olmadan ortalıkta dolaşan birine, asosyal sıfatının yapıştırılmasının; kendini öldürmenin günah sayılmasının, mastürbasyonun da hala bir çok kültürde ayıplanması, günah sayılmasının altında yatan sebep budur.

Tüm bunlar, toplumun kendi kendine yetebilen kişiye karşı duyduğu korkudan kaynaklanan şeylerdir. Ne de olsa, toplum denen şey, başkalarına ihtiyaç duyan insanların oluşturduğu bir bütündür ve insanların bireysel bağımsızlıklarını ilan etmesi, toplumların sonu demektir.

Toplum, onun parçası olduğunuzda, sizi, insanlara ihtiyaç duyacağınıza inandırarak, büyük egemenliğini kurar. Aslında sizin topluma değil, toplumun varlık gereği, size ihtiyacı olması bir yana, bu sözleşme kabul edildiği an, toplum, birçok dayatmayla karşınıza çıkar.

Bunun benzeri bir çalışmayı bankalarda görebilirsiniz. Bankaların hitap ettiği şey, insanların yumuşak karnı olan "güvenlik"tir. Bu güvenliği sağlayacakları ortamı yarattıkları yerin kapısından içeri girdiğinizde, paranızın güvende olması için hiç de gerekli olmayan şeyleri yapmanız gerektiğini söylerler. Sistemleri karmaşık ve sıradan kişilerin algılayamayacağı türden olduğundan, kendimizi biranda takip edilmesi gereken bir çok konu içinde buluruz: Ekstreler, hesap cüzdanları, aynı bankaya ait olan ama hepsi farklı işlere yarayan(!) kartlar arasında boğuluruz. "paranızı burada sadece bırakmayın, faiz ya da katılım payı ister misiniz?" gibi ayartmalarına karşı koyduğunuzdaysa size bir andavalmışsınız gibi bakarlar.

İşte toplum da aynı bu şekilde bir sürü ayartmayı "tatlı tatlı" yaparak, sizi iyice kendine muhtaç hale getirir.

Halbuki toplum çok korkaktır. Tüm baskılarının altında yatan tek neden korkularıdır. Baskı, yasak ve kuralların olduğu yerde, mutlaka korkular bulunur, bunu unutmayın. Bir toplum da, ne kadar korkacak şeyi varsa, o kadar baskıcı ve kuralcı bir hale gelir.

Toplumun korkaklığını anladık: O, çok iri göründüğü için kimsenin bulaşmaya cesaret edemediği adam gibidir. Aslında, kimse ona bulaşmaya cesaret edemediği için, nasıl karşı koyacağını, kavga edeceğini bile bilmez. Yapılması gereken şey, sadece, üstüne yürümektir. göreceksiniz ki, toplum size saygı duyacak, hatta önünüzde eğilecek.

2 yorum:

Gamze dedi ki...

Sen hep yaz olur mu! ama sık sık yaz.

Koray Onur dedi ki...

peki.