15 Nisan 2012 Pazar

ATEŞLİ SABIR NOTLARI

Bugün, Antonio Skarmeta’nın, Pablo Neruda için adeta bir güzelleme olarak yazdığı şahane metni Ateşli Sabır’ı izledim. Oyun hakkındaki görüşlerimi paylaşmadan önce bir eleştiri yazısı yazmadığımı hatırlatmak isterim. Bir kısmını şahsen tanıdığım yaratıcı ve oyuncu kadro bana oyunu nasıl bulduğumu sorsa, söyleyeceklerimi, aklımda kaldığınca aktarmaya çalışıyorum hepsi bu.

Ben, oldum olası tiyatronun tiyatro sınırları içinde pek güzel bir sanat olduğunu düşünmüşümdür. Tiyatro’yu sinematografik bir gerçekliğe ulaştırmak için yapılan gereksiz süslemeler hep canımı sıkıyor. Tiyatroyu tiyatro olarak yaşatması bakımından bu oyunu başarılı bulduğumu söylemeliyim. Dekor kullanımı, yönetmenin gereksiz dekor değiştirme çabalarına girmemesi gibi şeyler gördüm ve  bu beni sevindirdi. Örneğin oyunun başlarında Beatriz Gonzalez’in yatak odası olarak gördüğümüz bölüm, daha sonra bir meyhanenin mutfağı, bir evin salonu vs. olarak kullanılıyor ve bunlar yapılırken dekorda hiçbir değişiklik yapılmıyor. Belli ki, yönetmen, seyircinin hayal gücüne güvenmiş. Seyircinin hayal gücünü küçümseyen nice yönetmenler gördüm, ki bunlardan tiyatrolarımızda bolca mevcut, seyirciyi bir mekanın başka bir mekana dönüştürülmesi için yarı karanlıkta içeri girip çıkan teknisyenleri izlemeye maruz bırakıyorlar. Halbuki aslolan mekan yaratmak değil, atmosfer yaratmak olmalı.

Levent Öktem’in Pablo Neruda yorumuna kendisinin inandığı bir gerçek. İşte bu inanç, Neruda yorumunu izlenebilir kılıyor. Oysa Levent Öktem’in bu tarzı günümüzdeki oyunculuk arayışlarının ve oyunculuğunun geldiği noktanın gerisinde kalıyor.

Mert Turak, oyunun içinde, oyuna ısındı. Başlarda, kendisinden beklemediğim bir tutuklukla oynadıysa da, oyun ilerledikçe vücudu ve ruhu doldu ve onun dolan deposu bizim kafamızdaki Neruda’yı yüceltti. Mario Jimenez rolündeki oyuncunun en önemli işi, seyirciye Pablo Neruda’nın ne büyük bir insan olduğunu anlatmak, Neruda’yı, onu hiç tanımayan birinin dahi, gönlünde en güzel yere yerleştirmektir. Bunun için önce egosunu altetmesi, sonra oyununu süslemesi gerekir. Mert Turak bunu başararak kesinlikle rolünün gereğini yerine getiriyor.

Ayşegül İşsever ve Derya Çetinel

Derya Çetinel, çok avantajları olan bir oyuncu. Hem güzel bir kadın olabilir, hem de şirin bir kız... Ama Beatriz Gonzalez gibi bir rolde birinden birini seçmek gerekiyor. derya Çetinel’in kötü oynadığını kesinlikle söyleyemem, hatta başarılı bile buldum. Bu iki kız tipi arasında kalmasaydı, sahnede parlardı.

Ayşegül İşsever, ya kendi ya da yönetmenin seçimlerinden olsa gerek, çok iyi parlatılabilecek bir rolde fırsatı kaçırmış. Oynadığı Rosa Gonzalez’in, Neruda’ya gönderdiği mektupta “dul” ibaresini özellikle kullanmasını, seyirci anlarken, Ayşegül İşsever mi anlamamış? Neruda gibi biri karşısında dururken, gençliğine geri dönüşler yaşayan bir kadının bu “med-cezir”lerini de görmek isterdik, oyununda.

İzdüşümler şeklinde isimlendirilmiş, dans topluluğunun çok güzel kullanıldığını görmek, beni sevindiren bir ikinci öğe oldu. Adeta bir tablo gibi kullanılan, Derya Keykubat, Derya Yıldırım, Cihan Kurtaran, Hamit Erentürk’ten oluşan izdüşümler, rejinin de öngörüsü sayesinde, dikkat bile edilmeyen bir “figür” olarak değil, koskocaman bir anlatım öğesi olarak kullanılmış.

Ragıp Yavuz’u kutluyorum. Pırıl pırıl ve kesinlikle izlemeye değer bir oyun çıkmış ortaya.

Ateşli sabır’ın tüm emekçilere sevgilerim ve saygılarımı yolluyorum.


Koray Onur


Oyunun künyesine ulaşmak için TIKLAYIN.

Hiç yorum yok: