19 Haziran 2013 Çarşamba

DÜNYAYI CEBİNDE TAŞIYAN NESİL

Baba (!)
İnsanımız,uzun bir süre boyunca,  bir başkanın ya da başbakanın, “baba”lık özelliği olması gerektiğini düşündü. Bu, Osmanlı’dan miras bir fikirdi. Her şeyi devletten bekleyen bir kolaycılıkla birlikte, sorgulamamanın, körü körüne devlet bağlılığının, teba olmanın kalıntıları “Sen, bizi yönetenlerden daha iyi mi bileceksin?” yaklaşımıyla kendini gösteriyordu.


Tonton (!)
1980 sonrası, özellikle Turgut Özal’ın başbakanlığı süresince, daha “Tonton!” bir devlet yaklaşımı hakim oldu.Bu “Tonton”luğun da bir sebebi (ya da bedeli) vardı: Götürücülüğün, devlet dairelerindeki rüşvetin bizzat başbakanın  “ Benim memurum işini bilir.” söylemiyle legalleştiği, kurumların içinin çürümeye başladığı ama yüzeyde otobanların yapıldığı 2. köprülerin hayata geçtiği bir dönem... Halk kendini ister istemez şöyle teselli ediyordu “Adam yiyor, ama hizmet de yapıyor.”


İktidarın başındaki bakanlar ve bakanlıklar, milletvekilleri sanki bize hizmet etmek için aday olmuş insanlar değillermiş, bambaşka işleri varken aslında lütfedip bize hizmet de ediyorlarmış, eh bunun karşılığında biraz da kendi ceplerini haklı olarak dolduruyorlarmış gibi bir batıl inancın n


eredeyse toplumun tüm damarlarına nüfuz ettiği bir kültürel dönemeçten sonraki ekonomik bocalama sürecinin meyvelerini de toplayan AKP, işte böyle bir zamanda başa geldi.


Tepeden bakan
Ancak toplumların da bir evrimi olduğunu hiçbir zaman göremedi AKP. Evrim kuralı gereği, her nesilde işe yaramayan organların köreldiğini, işe yarayanların ise güçlendiğini idrak edemedi.


Yeni nesil AKP’nin eline doğmadı belki ama, kendilerini bildiklerinde AKP’den başka da bir şey görmediler. Onlar ne Özal’ın “Tonton”luğunu; ne Demirel’in şapka destekli “ Baba”lığını gördüler.


Ama bu yeni nesil Türkiye’de doğmadı, bu yeni nesil, sınırsız bir haberleşme ağının içine doğdu. Her bilgiye istedikleri zaman ulaşabilen; kendilerine sunulan dışında dünyanın her yerindeki yorumları beyin süzgecinden geçirmeye muktedir olarak doğdu bu nesil. Haliyle doğar doğmaz dünya vatandaşı oldular, dünyanın her yerine onları götürebilecek pasaportları olan bilgisayarlar önce çantalarına, sonra ceplerine girdi.


Tüm dünyayı cebinde tutan birisi, artık bir başbakanın ona ileri geri konuşmasına “Ananı da al git”; “En az üç çocuk yap.”; “Ben senin dindar olmanı istiyorum.”; “Taraf olmazsan bertaraf olursun.” gibi laflara pek papuç bırakmaz.


Cebinde dünyayı taşıyan biri, eğer geçmişte devletin ağır yumruğunu orasında burasında hissetmemişse, hiçbir şeyden korkmaz.


Cebinde dünyayı taşıyan biri; başbakan dahi olsa bir şey söylemek istediğinde, onu karşısında kendisine kıymet verir bir şekilde bulmak ister. O ne baba ister, ne de “yese de hizmet eden” bir bürokrat; o, her şeyden önce dikkate alınmak ister.


Cebinde dünayayı taşıyan nesil; karşısında bir “insan devlet” görmek istiyor. İstediği zaman konuşabileceği, yeri gelince geri adım atıp özür dileyecek bilgelikte bir devlet istiyor.

Talep bu!


Talep yeni bir devlet adamı şekli.

Hiç yorum yok: