27 Şubat 2010 Cumartesi

NEYE BAKMIŞTINIZ?

Hayatım boyunca, insanların;

Eğitimine değil, öğrendiklerine...

Anlattığına değil, manasına...

Yaşına değil, yaşadıklarına...

Söylediklerine değil, gösterdiklerine...

Tutkularına değil, arzularına...

Gururuna değil, onuruna...

Parasına değil, parasını nasıl harcadığına...

Dayanıklılığına değil, sabrına...

Gücüne değil, güçlü olduğu halde kullanmamasına...

Bilmediklerine değil, neyi bilmediğinin farkında olmasına...

Unuttuklarına değil, hatırladıklarına...

Düşündüklerine değil, dönüştürdüklerine...

Birey olmasına değil, başkalarıyla bir olabilmesine...

Suskunluğuna değil, sükunetine...

Hızına degil, istediğinde yavaşlayabilmesine...

Yaptığı iyiliklere değil, erdemlerine...

Mutsuzluıuna değil, umutlarına...

Hırslarına değil, azmine...

Hedeflerine değil, geldikleri noktaya...

Emeklerine değil, ne için emek verdiklerine...

Saflıklarına değil, temizliklerlne...

Baktım....

Koray Onur

1 yorum:

müntehirR dedi ki...

hayatın karşına çıkardıkları karşısında,öğrendiklerinin ne kadarının işe yarayabileceğini

yaşının,yaşadıklarının ne kadarına yetebileceğini,yaşanmadan yitirilenin bir yaşa ne kadar tecrübe katabileceğini

yaptığının sadece karşı tarafın gördüğü kadar ettğini,görünenle gerçek arasında hep bir MANA fark olacağını

arzuların insanları nasıl hatalara sürükleyebileceğinİ

ben sıfatından sıyrılıp kimliksiz bir warlığa dönüşünce,onur kelimesinin bir anda sözlükten nasıl çıkarılabildiğini

acıya metanetle,yanlışa hoşgörüyle,duyguya da gözyasıyla sabrederken aslında sabrın gerçekleri görmenin önündeki sahte bir kalkan olduğunu

acizliğinizin, bir başkasının güç gösterisine nasıl ew sahipliği ettiğini

sadece bir an'ın bildiğin her şeyi nasıl unutturabileceğini

hayatı tüm yaşanabilirliğine rağmen ,kayda geçemeyecek kadar küçük bir hatıraya tercih edebileceğini,

sormayanın kendi sorgusuz haline soru sormaya başlamadığı sürece benlik zannından kurtulamayacağını


bağıra bağıra haykırmaya çalıştıklarının ,gizli bir elin dudaklarına gitmesiyle nasıl zoraki bi sükunete dönüştürülebileceğini,

erdem diye sunulanın aslında başkalarının kurallarına boyun eğmek için sana öğretilmiş bir itaatkarlık hali olduğunu

umut etmenin, hayattaki en kötü ölme biçimi olduğunu,asla açılmayacağını bildiğmiz kapılardan içeri girebilme hayalimizi ayakta tutmak için kendi kendimize kurguladığımız bir yalan olduğunu,

gelmek istediğin noktayla,wardığın yer arasındaki kocaa uçurumu görüp,aslında zerre yol katedemediğini

.werdiğin emeğin hiçbir öneminin olmadığını,senin emek dediğin şeyin bazen bi başkası için komedi tadında seyirlik bir filmden öteye geçemeyeceğini ve sadece karşındakinin yorumla biçimiyle bir anda şekil değiştireebileceğini,

vE kirli ellerle asla bir temizliğe başlanılamayacağını
gördüm..