Koray'ın gereksiz bilgilerini görmek, ondan kimsenin umrunda olmayan hayati haberleri almak üzere konuşlandırılmış dev eser.
22 Haziran 2011 Çarşamba
Bıktığımız Şeyler'in 3. Programı.... Afiyet olsun...
Taşkın'la güzel bir program oldu....
Etiketler:
bıktığımız şeyler,
Ekşi sözlük,
internet radyosu,
internet sansürü,
internet.,
koray onur,
muharrir,
radyo.,
sansür,
sohbet,
sosyal medya,
taşkın aydoğdu,
türkçe-
15 Haziran 2011 Çarşamba
Okuduğumuz Şeyler, O Kadar Güzel ki...
Bu programı indirip bilgisayar, cep telefonu ya da mp3 çalarınızda dinlemek için kaydedebilirsiniz. Bunun için aşağıdaki bağlantıya tıklayın.
File name: okudugumuz seyler 3.mp3
File size:42.05 MB
13 Haziran 2011 Pazartesi
MÜHİM DERGİ: PSİKEART
Dergi denen mefhum, adı üstünde, derlenen yazı veya görsellerden oluşmuş bir bütünlüğü ifade eder. Derlenen “şey”lerden oluşmuş olması sebebiyle de, yazarın dergiye “kapak atması”nı değil, hakettiği ölçüde dergide yer almasını körükleyen bir yapıya sahiptir.
Derginin, bu seçiciliğinin yanında, bir yandan okuyucu için ayrı bir deryadır. Sürekli olarak yazar değişen bir yapıda, okuyucu, yeni yazarlarla tanışma ve onlarla çok farklı pencerelerden bakabilme fırsatını yakalayarak, “keşif açlığı”nı bastırabilecektir.
Yine de bu özelliklere sahip dergicilik anlayışı ülkemizde pek de yapılmamakta. Zira, sürekli bir yayında, belli periyodlarda, bir “derleme” yapıp hem de bu derlemeyi, kadrolu bir yazar grubu değil, yine “derlenmiş” bir yazar grubuna yaptıracaksanız, işiniz hayli zor demektir. Bu zorluğu gören bir çok genel yayın yönetmeni ve yazı işleri sorumlusu ise, dergilerinde okuyucularını keşfe çağırırken, kendileri yazar keşfinden kaçınarak, isteyerek ya da istemeyerek kısır bir dergiciliğe adım atmış olur. Günümüz dergiciliğinde de en büyük sorun sanırım buradan kaynaklanmaktadır.
Ama durum her zaman böyle olmayabiliyor. Bazı dergiler, tüm bu olumsuzlukları aşmak yönünde önemli çabalar gösterebiliyor.
Bu özgün, özenli ve doğru yolda ilerlediği çok açık olan bir dergiyi sevgili kardeşim Doğa Aksak sayesinde keşfettim: Psikeart...
Psikeart, 2 ayda bir yayımlanan, psikiyatri ile sanatın iç içe geçtiği şeklinde bir kabulle hazırlanan, şahane bir dergi. Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni, M. Emin Önder büyük ve meşakkatli bir yola çıkmış ve şimdiye kadar da onbeş sayıya ulaştırmış dergisini. Yazı İşleri Müdürü, Ercan Yaşa ise zaten gayet tecribeli bir dergici. Derginin Kreatif Direktörlüğünü ve tasarımını yapan Sibel İlkin Uçuran için ise ayrı bir parantez açmak lazım. Zira, “soyadıyla müsemma”, dergiyi alıp “uçuran” bir tasarıma imza atmış. Adında art(sanat) geçen bir derginin altını doldurmak adına içeriğinin yanında iyi bir tasarım gerektiğini düşünmemek elde değil. Bu işin üstesinden ustaca gelen Sibel İlkin Uçuran, bunu yaparken derginin kolay okunabilir olmasından ödün vermeyerek ikinci bir takdiri de hakediyor.
Psikeart, önemli bir dergi, sanatın paralelinde giden insanı anlatmanın yolu belki de, psikoloji ve psikiyati ile sanatı “eşgütmek”ten geçiyor. Bu açıdan dergi, büyük bir boşluk dolduruyor. Emeği geçen herkesi tekrar tebrik ediyorum.
7 Haziran 2011 Salı
İNSANA UZAK HABERCİLİK ANLAYIŞI!
Bugünkü Haber Türk gazetesi, İstanbul Eki...
Muhabir Eray Erollu...
Fahri Bayram adlı vatandaşın pazar akşamı Boğaziçi Köprüsü'ndeki intihar girişimini anlatıyor.
Ama o, Fahri Bayram'ın intihar teşebbüsünü, trafiğin tıkanmasından daha önemsiz buluyor olacak ki, şöyle bir altbaşlık kullanıyor: "Pazar gecesi olacak şey değil."
Müthiş muhabir Erollu, intihar teşebbüsünde bulunacakların da pazar günlerinin resmi tatil olduğunu mu düşünüyor bilemeyiz ama, Fahri Bayram'ın "şov yaptığı"ndan da bizi haberdar ettikten sonra, fotoğraf yanındaki yorumu şöyle bitiriyor: "Tabii ki intihar etmesini kimse istemez ama millete de boşu boşuna işkence çektirmeye hakkı yoktu..."
Buradan anlıyoruz ki, vatandaşımız Fahri Bayram'a "Fahri! Buna hakkın yok." diye fırça atan müthiş muhabire göre, eğer Fahri Bayram intihar etmiş olsaydı en azından "millet"in bu "çektikleleri", boşu boşuna olmayacaktı...
Neresinden tutulsa elde kalan bu haberin asıl kötü tarafı muhabirin Türkçe'den bihaber olması değil, olaya, büyük bir gazetede bu şekilde değinebilecek cürete sahip olması. Bu nasıl bir rahatlık, nasıl kirlenmiş bir bakış açısı?
İşin bir de şöyle bir tarafı var: Kim intihar eder? Özel hayatında ve çevresinde gelişen bir çok olayın sonucunda yaşamının bir değeri kalmadığını hisseden kişi... İntihara teşebbüs edenlerin de yakarışları bir farkedilme arzusudur aslında. Şimdi bu haberi okuyan Fahri Bayram, ne hissetmiş olabilir, bir düşünün.
İnsan hayatı bu kadar ucuz değil. Özellikle kendini bilmez muhabir bozuntularının leş gibi kalemlerinin serbestliğinin, rahatça karalayacağı kadar hiç değil.
Bunu en iyi gazetecilerin bilmesi gerekir.
Fotoğraf yayınlama konusundaki bilgisizliğimi bağışlayın diyerek, haber için buraya tıklayabilirsiniz.
6 Haziran 2011 Pazartesi
Okuduğumuz Şeyler: Füsun Akatlı Özel Programı
Füsun Akatlı'ya Saygı
"Anlatı, Metinlerarasılık ve İletişim"
31. Mayıs. 2011 günü yapılan bu sempozyum sebebiyle okuduğumuz şeyleri tamamen bir "Füsun Akatlı Özel Programı" haline getirdik.
Felsefe, tiyatro ve edebiyat dünyasının önemli isimleri, Füsun Akatlı için buluştu.
"Anlatı, Metinlerarasılık ve İletişim"
31. Mayıs. 2011 günü yapılan bu sempozyum sebebiyle okuduğumuz şeyleri tamamen bir "Füsun Akatlı Özel Programı" haline getirdik.
Felsefe, tiyatro ve edebiyat dünyasının önemli isimleri, Füsun Akatlı için buluştu.
Etiketler:
edebiyat,
felsefe-,
Füsun Akatlı,
hilmi yavuz,
metin altıok,
oruç aruoba,
seçkin selvi,
selim ileri,
sempozyum,
tahsin yücel,
tiyatro,
yiğit sertdemir,
zeynep altıok akatlı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)