18 Ağustos 2011 Perşembe

DEPREM ve EMPATİ

Oniki yıl önce bugün, İzmit'den, Değirmendere'ye giden, tıkabasa dolu, olağandışı trafik yüzünden, beş dakikalık yolu yirmibeş dakika hızla ancak gidebilen bir minibüste, Ağustos sıcağında ilerlemeye çalışıyorduk.

Ben ve şimdilerde artık rüştünü iyice ispat etmiş olan oyuncu arkadaşım Sarp Aydınoğlu, haberlerden, en çok zarar gören ilçe olduğunu duyduğumuz bu yere gidip, ne konuda olacağını bilmeden bir şeylerin ucundan tutabilmek ümidiyle yola çıkmıştık.

Orada sadece dört gün kaldık ve hayatımda bu kadar çok şey öğrenmeyi, dört güne bir daha hiç sığdıramadım.

O günlerde öğrendiğim en önemli şey, empati denen şeyin ne kadar boş ne kadar işe yaramaz bir mefhum olduğuydu.

Empati denilen olguyla yaklaştığım zaman, reaksiyonum insanların acısını “paylaşmak” oluyordu. Halbuki bunun benim üzerime vazife olmaması bir yana, üzülmekten hiçbir işe yaramıyor hale gelmiştim.

Şunu anladım, oradaki insanların acısını zaten paylaşamazdım, bu mümkün değildi; hiçbir teskin edici “bilgelik” dolu cümle işe yaramazdı. Hele bu, benim gibi, oradakilerle kader paylaşımı noktasında, bir yakınlığı olmayan birinden geliyorsa, tamamen lüzumsuzdu.

Orada ne iş yaptığımı, “neci olduğum”u bu silsileden sonra farkettim. Benim tek yapmam gereken, orada bu acıyı yaşayanların gündelik yaşamını kolaylaştırmaktı.

O yüzden biraz da tesadüfler eseri olarak, aslında için için istediğim (bir kahramanlık türü olarak gördüğüm) enkaz kaldırma işi yerine, erzak dağıtım konusunda çalışmaya başladım.

Enkaz kaldırırken, birini canlı çıkaran bir el olabilir, ömür boyu anlatacağım bir hikayeye sahip olabilirdim. Ama ben, hiçbir karizması olmayan erzak dağıtma işindeydim.

Eğer şartlar olağanüstü ise, çevresindeki her olayı ve işi olağanüstü hale getiriyor. Benim oradaki varlığımın hangi yaraya merhem olduğunu bilemem, ama bana çok faydası oldu. Değirmendere'deki o dört günümde hayatımı belirleyecek şeyler öğrendim, hayatımı belirleyecek suratlar gördüm.

Oniki yıl oldu. Artık olan oldu ve kaybedilenler kaybedildi. Kötü zamanlardı.

Ama, tüm bunları yok sayıp, yeni depremlerin geleceği bütün bilim verileriyle gayet net ortaya konduğu halde hala bu konuda yapılan çalışmaların sığlığı... İşte asıl insanı yıkan, içinde küfür istekleri yaratan.

Empati istemiyoruz, artık yeter! Kimse o felaketi yaşayanların yerine kendini koymasın, koymasın ki, olayı adam akıllı değerlendirebilsin. İnsan olarak olaya yeterince bakıldı ve bir çoğu gereksiz “insani mesajlar” verildi. Artık bir “şey”ler yapılsın, zaten şartlar olağanüstüyse, gerekli olağanüstü dersleri herkes çıkarır.

Vatandaş olarak biz, empati değil, eylem istiyoruz!

Hastasıyla birlikte acı çeken doktor, o hastayı nasıl ameliyat edebilir? Empati kurmaması, hasta için her zaman daha doğru bir şey bu açıdan.

Empati değil, sağlıklı, bilimsel bir değerlendirme sonrası, akılcı ve aydınlık bir çözüm istiyoruz.

Empatiye karnımız tok.












bakınız, ne kadar empatikler...

1 yorum:

Elaay dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.