1 Ağustos 2012 Çarşamba

FİLENİN SULTANLARI, FİRİKİK!!!

Aziz Nesin'in bir anekdotunu hatırlıyorum: "1934 yılında soyadı kanunu çıktı. Her Türk kendine bir soyadı alacaktı. Herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı.
Dünyanın en cimrileri 'eli açık' dünyanın en korkakları 'yürekli' dünyanın en tembelleri 'çalışkan' gibi soyadları aldılar.
Bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine 'çevikel' soyadının almıştı.
Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle Türklüğü karışık olanlar ırkçılığı anlatan soyadlarını kapışıyorlardı. (...)"
Bizi şu sıralar Olimpiyatlarda temsil eden kadın voleybol ve basetbol takımlarımıza konulan isimleri düşündükçe bu anekdotun hatıra gelmemesi mümkün mü?

"Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin!"; "Karı gibi ağlamak."; "Karı gibi konuşmak."; gibi şiddet ve aşağılama içeren deyimlere sahip kültürümüzü düşünmemek mümkün mü?

Bunlar, komple "Peri", misal!
Küfür literatürünün (bak argo demiyorum) neredeyse tamamının kadının sikilmesi üzerine kurmuş; hatta hızını alamayıp, cennetin "onun" ayakları altında olduğunu sık sık yinelediği ananın bile elinden kurtulamadığı bir küfürü hiç de "ağzını" korkak alıştırmadan kullanan bir toplumun, yurtdışına yolladığı takımlara koyduğu isimleri kes!: Peri, sultan...

Buradaki aşağılık riyayı sadece ben görüyor olamam değil mi?

Namussuz insan, ağzından namus lafını düşürmez; müşterisinin cebindeki paranın kuruşuna dahi göz dikip, ilk fırsatta faizlerle iflahını kesmenin fırsatını kollayan bankalar, reklamlarında hep "güven" vurgusu yapar...

Bunlar sadece göz boyamak için yapılan şeyler değil. Böyle şeyler, aynı zamanda, adiliklerin olumlanması için yapılır. Bireyler, onların oluşturdukları toplum ve kurumlar, bir süre sonra söylediklerine inanma eğilimindedirler çünkü.

Kadın milli takımlarına "Sultan", "Peri" diyerek kadını ne kadar yücelttiğini göstermeye çalışan toplum ve onu temsil eden anlayış, büyük bir sorun. Ülkenin dört bir yanında kadına taciz, darp ve kadın cinayetleri gibi olayların bu kadar artmasına sesini çıkartmayan toplumumuzun vicdanı böyle mi yıkanacak? 

Ben bu yazıyı yazarken hükümet bir takım önlem paketlerini konuşuyordu: Şiddete uğrayan kadınlara ve onların çocuklarına gösterilecek kolaylıklarla ilgili bir çalışma... İşte sorunun ta kendisi, şiddet olaylarının olmamasıyla ilgili önlemle uğraşan yok, şiddet olayı olduktan sonra ne yapılacağıyla ilgileniliyor. 

Google'da görsel ararken işte bir sonuç: Hani "Sultan da olsa, firikik candır hacı!" vaziyetleri. Durumu gayet iyi özetlemiyor mu?
Kadınların "Kurtuluş savaşında top mermisi taşıdılar." kahramanlıkları; "Bizim evde aslında hanımın sözü geçer." mitleriyle gazı alınmaya çalışılırken, ben başarılarıyla iki gün övünülüp sonra unutulacak kadınlarımız yerine, bu ülkenin başarı kriterini belirleyecek kadınları yaratan bir sistemi özlüyorum.

Eğer içten içe ataerkil bir bilinç işlemiyor olsaydı, bu takımlara, artık masallarda kalmış "peri, sultan" gibi sıfatlar yerine, gerçek hayatımızda da karşılığı olan kudret sıfatları bulunurdu.

Yani hala masal anlatıyoruz.

Koray Onur




Hiç yorum yok: