5 Ağustos 2015 Çarşamba

NEDEN EVDE HAYVAN BESLENMEMELİ

Öncelikle şunu belirteyim, hayvan beslememiş, ya da onlardan korkan biri değilim. İğrenmem de, hayvandan. Zamanında, dört su yılanı, su semenderleri beslemiş; akvaristlik yapıp, balığın türlüsünü çoğaltmış; kedi ve köpek bakmış; eve yaralı olarak aldığım, martı, karga, yarasa ve atmacaları beslemiş biri olarak yazıyorum. Hayvan sevmediğim, onlardan tiksindiğim için aşağıdakileri yazdığımı düşünecek sığlar için gerekli bilgiyi verdikten sonra konuya dönebilirim.

Bu kafeslerin bir AVM'de olması hiç farketmez.
Hanımlar, beyler!  İster kabul edin, ister etmeyin, hayvan sahibi olmanın kalbinde ciddi bir sömürü yatar. Bu, sadece, kedi-köpek gibi türlerin değil, balık, kaplumbağa gibi, akvaryum ve kuş gibi, kafes hayvanları için de böyle.

Hayvan satıcıları ne derse desin, çocuğunuzun pedagojisi için hayvan bakılması gerektiği yönündeki önermeyi ciddiye almayın. Çocuğun egzersiz yapmasını kolaylaştırmasından tutun; kardeş yapamayan ebeveynlerin, hayvanla çocuğun yalnızlığını gidermeleri için evcil hayvan önerilmesine kadar açılan bir saçmalıklar silsilesidir bu. Çocuğun yalnızlığını ortadan kaldırmanın ve onun gelişiminin ebeveynlerince sağlanması sorumluluğunun, hayvanlara ihale edilmesi garabetini bir kenara bırakacak olursak, çocuğumuz ya da kendi keyfimiz için yuvasından, gerçek yaşam alanından koparılmış bir hayvanı biblo gibi evimize koymak, bir canlı üzerinde bedensel ve manevi bir sömürüden başka bir şey değildir.

Dışarıda ölmek üzere ya da sakat olduğu için evine aldığı hayvana bakanların itirazlarını duyuyor gibiyim. Kendilerinin ayrı bir paragraf hak ettiklerini ben de düşünüyorum. Ancak, bu yolla evcilleştirilip eve alınan hayvanların durumu, kentleşme, avlanma, endüstriyel hayvan sömürüsü( deri, kürk için avlanan, kozmetik ve ilaç deneylerinde kullanılan hayvanlar) gibi konularda hiçbir yaraya merhem olamamaktadır. Ayrıca, bu gibi sahiplenmelerin, hayvan sömürüsü konusunda bireyin, üstüne düşeni yaptığı sanrısını yaratarak, konunun özüne inmeye engel oluşturduğu da düşünülürse, sahiplenme meselesinin tekrar ele alınması gerektiği görülebilir. Yardıma muhtaç bir hayvana, yardım etmek elbette kötü değil. Ama, konunun çözümünü buradaymış gibi sunmak, hayvan sömürüsüne hizmet etmekten başka bir şey değil.

ÜSTTEN BAKIŞ
Doğa karşısında, realitede ve bilimsel açıdan, insan, hiçbir canlıdan üstün değildir. Hiçbir canlı, insana hizmet etsin diye yaratılmamıştır. Bizim onları, bize hizmet(?) için kullanmamız da, bu gerçeği değiştirmez.
Hayvanlar için yapılan her şey, onların haklarını savunmak dahi, hayvanlara dair, onların yerine bir “üst akıl” olma iddiası taşıdığından üstten bakıştır (bu yazı dahil). İnsan merkezcilik iyidir, ama doğanın bütünü söz konusu olduğunda saçmalaktan başka bir şey olamaz. Doğa, herhangi bir şeyin merkezde olmadığı, değişkenliklere haiz ve bambaşka bir mekanizmadır. Dolayısıyla hayvanlar hakkında her türlü akıl yürütme, insanın yaşamına hayvanı entegre etme çabasıdır.

Sokakta, hayvan beslemek, bu “iyi niyetli üstten bakış”ın bir sonucudur. Hayvanları beslemenin ya da onlara bir kap su koymanın kötü olduğundan sözetmiyorum. Ama üstten bakışımız ve kendimizi merkeze alışımız o kadar ayyuka çıkmıştır ki, hayvanların şehirde rahat etmesi için gereken her şeyi sorarız da şunu sormayız: Benim burada ne işim var?

Zira, yayılan ve doğayı harabeden bir türüz. Çöpün kenarına kedilere yemek bıraktığımız zaman, o çöpün yerinde 10 yıl önce bir çimenliğin olduğunu düşünmeyiz, 10 yıl önce yuva yaptığı ağacın yerine yapılan dairemizin pervazında, o güvercini beslemek için bir şeyler koyduğumuzda mutlu oluruz. Bu, bir üstten bakışın görmezden gelişidir.

Hayvan ve insan üzerine, canlı kavramı ortak paydasından hareketle, ekonomik, politik, felsefi bir "kafa yorma"yla yola çıkmayan bir hareketi ve şahsın ciddiye alınması işte bu yüzden gereksiz.

2 yorum:

Payidar dedi ki...

Farklı bir bakış açısı olmuş kesinlikle yanlış değil, ne var ki bir canlının yaşamına dokunmak (ki bu yardımcı olmak, kolaylaştırmak anlamında olmalı) yapılmaya değer diye düşünüyorum.

saygılarımla

Unknown dedi ki...

dunyanin en bos ucuncu yazisi falan