Sanatın parayla ilgili bir şey olmadığını, sanatın, yaratıcılıkla ilgili olduğunu, yaratıcılığın da bir ücreti reddetmesi gerektiğini düşünen herkesin içinde bulunduğu durum.
Sanat üretiminin metasal malzemeleri elbette ücretli. Ressamın boyası, yazarın kalemi/mürekkebi, sinemacının kamerası vs. Ama bunlar, adı üstünde meta. Bunların hepsine sahip olmak ve niyet etmek, sanat yaratmış olmak demek değilse, demek ki sanatın gerçek değeri düşünsel ve yaratımsal noktasında...
Peki bu yaratıcılığa neye göre fiyat biçilecek? Popülariteye, akademik değerine, bir yenilik getirmesine göre mi?
Böyle bir değer ölçüsü yok, olamaz da.
Sanat, parayla ölçülemeyecek bir şey. Ve sanatçı, tam da bu sebepten, kesinlikle, korsandan korkmamalı.
Sanatın parasız yapılmayacağını düşünenler, öznel bir fikir sunuyorlar. “her şeyin bir bedeli olduğu” gibi bir önkabül ile bu yargıya varıyorlar.
Kaldı ki, bu ön kabülü reddediyorum.
Sanatın herhangi bir alanı, şu anda da yapıldığı gibi, üretilmeye devam etmeli, ama korsana karşı durulmamalı. Korsan, her anlamda iyi bir test, “kitlelere ulaştım mı?” sorusunun cevabıdır, bunun yanında “Güzel bir çalışma mı çıkarttım ortaya?” sorusunun cevabı da yine korsan tüketimden alınabilir.
Tüm şarkılar, yazılar, resimler, fotoğraflar, filmler korsan dünyası içinde kendilerini ifade etmeli. Bu bir zorunluluk, manipülasyonlara karşı durmanın en iyi yolu, korsandan geçer. Üreten kişi, iyi olup olmadığını net olarak buradan görebilir.
Kapitalist dünya, hiç de umrunda olmadığı halde, korsanla mücadeleyi “emek hırsızlığı” sloganı altında yapıyor. Bense, her şeyin ortalık yere bırakıldığı ve zaten ortada olan şeyin çalınamayacağı bir sanat dünyası öneriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder