Al sana aşk. |
Doğrudur, tiyatroyu sevmediği halde tiyatro mesleğinin içine düşmüş, artık başka bir işte de pabuç tutturamayacağından, yanlış bir evlilik yapmış kişilerin kaderlerine boyun eğmesi kabilinden, tiyatro yapmaya devam eden kişiler var, ama bunların sayısı hiç de sanıldığı gibi (en azından o meslektaşımın sandığı kadar) fazla değil.
Bir de bana göre en az, yanlışlıkla bu mesleği yapanlar kadar, tiyatro mesleğine zarar veren bir kesim var: Tiyatroya "aşk"la bağlananlar.
Şimdi elbette biz bir mesleğe aşkla bağlanmayı, ona sarılmak, onunla bir olmak, ondan gayrı bir şey düşünmeden mesleğini doğru yolda sürdürmek olarak da adlandırıyoruz, ancak benim yazımın konusu bunlar değil.
Tiyatroya aşkla bağlananlar, tiyatrodan daha kutsal (kutsal kelimesini, burada, gerçek kelime anlamıyla kullanıyorum), ondan daha karmaşık, daha önemli, daha güzel ve tüm iyi nitelikleri kendinde toplamış başka bir sanat daha düşünmez. Başka disiplinlere tam da bu sebeplerle itibar etmez. Tiyatro denince, son derece bağnaz, eleştiriden uzak, analitik düşünceye kapalı ve bırakın bilimsel yaklaşımı, aklı dahi kullanmaktan imtina eden bir tavır içersindedir.
Tiyatroya aşkla bağlananlara da, cahilliklerinden ötürü "duayen" ünvanını hemen layık görüp, onları hep takip eden bir grup insan da oluşur. Tiyatro "aşk"ından ölüp biten tiyatrocu, bu kısıtlı kitle için üretir, alıcısı belli olduğu için, ne yaptığını sorgulamaz, gelişmez.
Aşkın her türlüsü şahane, bayılıyoruz kendisine ama süreklilik sağlayan bir duygu olmadığı gibi, aklın ve mantığın çizgisinden nasibini almamış bir duygu. Kişilere duyulan aşk dahi, sevgiyle bezeli olmadıkça, patalojik takıntılara yol açıp, iki kişiyi de bunalımlara sürüklemeye gebeyken, bir meslek için yakıt olarak aşkı kullanmak doğru değil.
Koray Onur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder