Hiçbir Şey yaratamayan toplumlar, yarattıklarıyla övünemedikleri için, satın alabildikleriyle övünmeyi tercih eder.
Kumarhanelerde, parasal değeri aynı olduğu halde, neden paranın kendisinin değil de, kumar fişleri kullanıldığını düşündünüz mü? Sorsanız "Güvenlik için." cevabını verirler. Kumarhanelerin hiçbir yerine, kişi ne kadar sürenin geçtiğini anlamasın diye saat koymayan; herkes uyanık kalsın diye havalandırmasına oksijen katan; zaman algısı iyice allak bullak olsun diye, penceresiz, ama gündüz gibi aydınlatılmış mekanları seçen kumarhane işletmecilerinin bu sözüne güvenmiyoruz elbette. O yüzden düşünüyoruz biraz. Düşününce buluyoruz ki, kumarhane fişleri, kişinin, elindeki parayla ilişkisini keser ve ona, harcadığının para olduğu duygusunu unutturarak onu kontrolsüzleştirir. Böylece, sahibinin gözünde parasal değerini kaybeden "fiş" basit bir şekilde masanın ortasına "şak!" diye atabileceğimiz, plastikten objeler haline gelir.
Herkesin cebinde taşıdığı kredi kartları da, aynı prensiple çalışır. Sonuçta bir karttır. Çoğunuz "İnsan sanki para harcamıyor gibi oluyor, ay sonunda anlıyoruz işin aslını." diye defalarca yakınmışsınızdır. Sebep bu.
KÜÇÜK İRADE NEDİR?
Küçük irade, apolitik, okuma alışkanlığı olmayan (bir de bunu marifet sayan), tutarsız ve gösterişli olup, bununla birlikte dünyanın hatta evrenin merkezinde bulunduğunu sanan insan şeklidir. Evrenin Merkezinde olması sebebiyle, her şey onunla ilgili olsa gerektir. Küçük iradeye göre, herkes ona kazık atmak için sıraya girmiştir, zira o hep dikkati çeker (nazar hep ona değer), zaten kendisi de son derece saf ve içinde kötülük barındırmayan biri olduğundan herkesi kendi gibi sanarak, hep kazık yer.
Umut Sarıkaya, karikatürüyle durumu özetlemiyor mu, biraz da... |
Küçük irade, aynı zamanda dünyanın tüm nimetlerinde, hiçbir bedel ödemeden hakkı olacağını düşünürken sürekli "acıların çocuğu"nun ta kendisi olduğunu düşünür. Küçük irade, "Mısır'a Sultan" bile olsa hep "mağdur"dur.
KÜÇÜK İRADE İMTİHANDA...
Aklı başında herkes bilir ki, çocukların cebine, gereğinden fazla para koymamak gerekir. Zira onlar paranın neye ve nasıl harcanacağını bilmez. Böyle yetişkin insanlar da var tabii, onların da eline çok fazla para vermemek lazım. İşte bu insanların başında, küçük irade gelir.
Eğer kişi ya da toplum üzerinde baskı oluşturarak onu köleleştirmek isterseniz, onu önce para harcamayı bilmeyen bir hale getirin ve ondan sonra bir miktar parayı kullanımına sunun. Böylece size gebe kalan bu irade, her dediğinize boyun eğecek kıvama gelir. İşte bankalar böyle çalışır.
Küçük iradelerden oluşmuş bir toplum yarattıktan sonra, ona "Harcamak ya da harcamamak senin elinde." diyerek sevecen ebeveyni oynayan banka kredi kartını ceplere koyarak, sizi normalde hiç göremeyeceğiniz bir alım gücüyle yalnız bırakır. Sanki bu tahrik yetmezmiş gibi, sistem, sınırsız sayıda tüketim malzemesini çeşit çeşit, renk renk sunarak kumpası tamamlar. Küçük iradenin ne yapacağını tahmin etmek zor değil: 2013 Ağustosunda kredi kartları borcumuz 81 milyat tl. Bir oranlama yapmak isterseniz diye söyleyeyim, İstanbul Belediyesi'nin bütçesi 25 milyar tl (bu bütçeyle, istanbul'un aynı tarihlerdeki 18 bakanlıktan daha yüksek bir rakamda olduğunu da eklemezsem ölürüm).
Aklın ve muhakemenin emrettiği belli: Bir şey yaratmadan, bir şey almanın peşinde olmamak. Üretmeden tüketmemek...
Koray Onur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder