İstanbul Şehir Tiyatroları’nın, bu yıl kutlama yapmak için çok iyi sebebi var. O, artık yüz yılını devirmiş bir
tiyatro. Müstümanların tiyatro yapmasının yasak olduğu bir yerden aldığı bu sanatı, şimdi her akşam on
sahnede perde açan bir yere getirdi. Birçok oyuncu, birçok yönetmen, dekorcu, teknisyen vs. bu yüz yıllık
çınarın gölgesinde çalıştı, onun köklerini suladı.
Bu kutlamalar ise, Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin’in vizyonuyla, birçok teatral çalışmayla yapıldı. En sonuncusunu ise, İKSV’nin tiyatro festivali’nde izlediğim, Çürük Temel...
Çürük Temel, Şehir Tiyatroları’nın 1916 yılında’da sahnelediği, ilk oyun olma özelliğini taşıyor. Şimdi, 100. yıl kutlamaları kapsamında, Engin Alkan’ın rejisiyle tekrar sahnede. Yüzyıl önce, Emile Fabre’nin LaMasion d’Argile adlı oyunundan Hüseyin Suat Yalçın'ın çevirip uyarladığı bu oyun, şimdi Sinem Özlek’in dramaturjisi ile, aynı zamanda çağdaş bir yorumla sahneye taşınıyor.
Oyunun çağdaş bir yorumla sahnelenmesi ise ayrıca bir avantaj. Böylece oyun hem günümüzün estetik beğeni arayışına cevap vermiş, hem de, yüz yıllık bir tiyatronun kuruluşundan bu yana, değişip geliştiğini ilk sahnelediği oyun üzerinden vurgulamış Bu yönüyle Çürük Temel, bir taşla iki kuş vurmuş.
Çürük Temel, bir yadigar olan fabrikanın, aileyi nasıl etkilediğinin, ailenin her bir ferdinin o fabrikayı ne olarak gördüğünün hikayesi. Bu fabrika, anne için artık kurtulmak gereken bir kambur, baba için mali bir kurtuluş, çocuklar için ise zaman zaman bir tahakküm kurma aracı ya da hedeflerine ulaşmanın tek yolu...
Oya Palay, hakettiği bir rolün hakkını veriyor. |
Aslında oyunun metni basit, zaman akışlarını değiştiren kurgular, ani psikolojik sapmalar, sarsıcı sürprizler görmüyoruz ama hayatın gerçekleriyle bezenmiş. Günümüzün, sinemadaki sarsıcılığa alışmış, kendi halinde karşıdan karşıya geçen adamın bile aniden bir otobüsün altında kalmasının standart olduğu sinemaya alışmış seyirci için “basit” kaçabilecek bir metin.
Ancak Çürük Temel, tüm dokularıyla hayatı vadediyor. Bunda, Engin Alkan’ın rejisini ve Sinem Özlek’in dramaturjisini anmamak olmaz. Tüm usta oyunculukların yanında, Engin Alkan, metni çağdaş bir şekilde yorumlarken, oyunu yamalı bohçaya döndürecek “artistlikler”den kaçınarak, sadece hikayenin gerektirdiği sanatsal dokunuşlara yer vererek başarıyı yakalıyor.
Çürük Temel, basit bir metnin, akl-ı balik bir dramaturji çalışması ve sanatsal olmayanı dışarıda bırakan seçici bir rejiyle nasıl izlenebilir bir hal alabileceğini gördüğümüz, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yüzüncü yılına yakışır teatral lezzet.
Nice yüzyıllara...
Koray Onur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder