24 Eylül 2014 Çarşamba

SAVUNMA ÜSLUBU VE KARAKTER

Bir süredir, buraya çok yazı yazmıyorum. Daha çok, kolay okunabilmesi ve haliyle daha çok insana ulaşabilmesi muhtemel, kısa kısa şeyler yazıp, görsel olarak paylaşıyorum. Ne de olsa zamanımız hız(!) zamanı… Yavaşlıktan yana değilim, ama dezorganize bir hızdansa yavaşlığı yeğlerim ayrı mevzu. O yüzden hızımı bu şekilde ayarlamaya çalışıyorum.

Geçenlerde, kendini savunan insanlarla ilgili yazdığım bir şey, bir arkadaşımın ilgisini çekince, benden konuyu açmamı istedi. Ben de, Facebook’daki fotoğraf altı yorumlardan biri olacağına, burada bir yazı olsun diye düşünerek, buraya bir şeyler karalayayım dedim.

Efendim, önermem şöyleydi “Bir insanın kendini savunuş şeklinden, onun gerçek karakterini anlarsınız.”

Biliyorsunuz, Aikido, bir savunma sanatıdır ve bu adı kesinlikle hakeden bir tekniktir. Çünkü Aikido’da, hiçbir saldırı hareketi yoktur. Tam da bu sebepten Aikido’nun müsabakaları bile yoktur, çünkü iki Aikidocu, bir müsabaka için, karşı karşıya gelseydi birbirlerinin karşısında durmaktan başka bir şey yapmazlardı. Aikido, önce dövüşmemeyi öğretir. Dövüşmek, aikidocunun ancak mecburiyet durumunda yapabileceği bir şey olarak düşünülür.

Bunu girizgahı, şu hikayeyi anlatmak için yaptım: Birgün bütün dövüş sanatları temsilcileri, “senin tekniğin daha beter, benimki şahane!” diye tartışmaya girmiş ve sonunda bir adaya gidip birbirlerini test etmeye karar vermişler. Hepsi, sırayla, birbiriyle dövüşecek ve en sona kim kalırsa, o geri dönecekti. Kayıkla ilk dönen, tüm dövüş tekniklerinin en üstü olarak görülecekti. Bütün temsilciler bir kayığa doluştular ve “Nasıl olsa mülayimdir, ne desek yapar. Kürekleri Aikido ustasının çekmesini isteyelim, gidene kadar yorulur böylece kafadan bir kişi elenir.” diye düşünerek Aikidocuya bu teklifi yaparlar. Aikidocu teklifi, tabii ki, kabul eder. Herkes bidikten sonra küreklere asılır. Adaya kadar gider, bütün herkesi orada bırakır ve aynı kayıkla geri döner.

Bir başkası için, Sinop’a gidelim: Diyojen, birgün bir asilzade ile köprüde karşılaşır ve köprü sadece tek kişinin geçebileceği bir köprüdür. Asilzade karşısında berdüş halde Diyojen’i görünce, “Ben bir serseriye yol vermem!” der. Diyojen ise geri çekilerek cevap verir, “Ben veririm.”

Dev şair Mehmet Akif Ersoy, aynı zamanda baytardı ve kendisiyle dalga geçmek için “Siz baytardınız değil mi?” diye soran zata “Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?” diye cevap vermişti.

Leonardo Da Vinci’nin büyük kulakları vardı. Birgün bir akıllı, “Sizin kulaklarınız bir insana göre biraz büyük değil mi?” diye sormuştu ve o da “Evet benimkiler bir insana göre uzun, ama sizinkiler bir eşeğe göre kısa değil mi?” diye cevap vermişti.

Günümüzde çok ses çıkarabilen, haklı olduğunu düşünüyor. SAvunmanın en iyi yolunun saldırmaktan ibaret olduğunu düşünenler de çoğunlukta. Halbuki karakterli, zeki, yaptığından emin ve düşündüğüyle bir yaşayan insanların savunmaları, onların tüm bu özelliklerini de barındırır.

KORAY ONUR

Hiç yorum yok: